4 Mayıs 2011 Çarşamba

Ben de artık bir fedai oldum!!!


Uzun süredir bir işe yaramadığımdan yakınmaktaydım. Neler yapabilirim derken aklıma bir arkadaşın da vasıtasıyla TEGV’in yürüttüğü eğitim gönüllüleri projesine katılma fikri geldi. Bu sayede hem vaktimin bir kısmını çocuklara faydalı olarak geçirebilecek, hem onlarla iletişim kurmayı öğrenecek, hem de topluluk önünde konuşma fobimi filan aşmış olacaktım. Ben de bu sabah ataleti yenip, “günümüz Türkçesiyle” popoyu kaldırıp Zeytinburnu’nda bir ilköğretim okulunun bahçesine kurulmuş olan eğitim tırına doğru yollandım.

Benim katıldığım programın adı Ateşböceği Gezici Öğrenim Birimi. İçerisinde birtakım imkânların bulunduğu bir tır; yeri geldiğine şehir şehir yeri geldiğinde ilçe ilçe dolaşıyor. Bu program da bu iki odalı tırda gerçekleştiriliyor. Bir oda çocuklarla çeşitli aktivitelerin yapılabileceği bir oyun odası, diğeri ise yine program dahilinde çocuklara eğitim verilebilecek bir bilgisayar odası şeklinde oluşturulmuş. İçeride çeşitli materyaller var. Çok sıcak bir ortam ama çocukların etekleri zil çalarak içeri doluşmasıyla daha da sıcak bir ortama dönüşüveriyor. ;) (evet bugün ilk günün acemiliğiyle fazla duygusallaştım, farkındayım) Bu tırda her yaştan ilköğretim öğrencileriyle çalışılıyor. Çocuklar sırayla bu tırın içine alınıyor ve gruplara ayrılarak bir kısmı oyun odasında, bir kısmı bilgisayar odasında olmak üzere eğitimlere başlanıyor. Amaçlanan şeyler kısaca; topluluk önünde çocukların duyguları, düşünceleri üzerine onları ortak bir paylaşıma sevk etmek, hayal güçlerini geliştirmek, kişisel değerlerinin farkındalığını yaratmak, çeşitli konularda eğitici bilgiler vermek vs vs… Tabi tüm bunlar esasen, önceden psikologlar ve uzman eğitmenler tarafından hazırlanmış, berlirli yaş gruplarına göre ayrılmış olan bir dizi metinlere bağlı kalınmak suretiyle yapılıyor. Çaktırmayın da ben arada kişisel deneyimlerimden de tavsiyelerde bulundum. Eğer bu kısmı sıkıcı bulduysanız bunları ilk günümün heyecanına ve sabahtan beri üzerime yapışmış olan, gitgide de alışacağımı öngördüğüm “Işıl Abla: taze gönüllü eğitmen” durumuna verin. Ve gelin yaşadığım birkaç ilginç deneyimi sizlerle de paylaşayım.

Bugün iki ayrı grupla çalışma fırsatı buldum. Bir grup 5. sınıf diğer bir grup da 4. sınıf öğrencilerinden oluşmaktaydı. İlk grupla yaptığımız çalışmayı bir gönüllü ile birlikte yürüttük. İlk gün, ilk grup ve ilk deneyim olduğundan öncelikle sessiz kalıp gözlemlemeyi tercih ettim ve arkadaşıma ufak yardımlarda bulunmakla yetindim. Fakat yaşanılanlar yeteri kadar ilginçti benim için. Bu aktivitelerde çocukları türlü şekillerde kendileri hakkında konuşmaya fikirlerini paylaşmaya sevk ediyoruz. Ve tabi yaş gurubu ufak olunca ortaya çok sevimli bir o kadar da bize garip gelecek sonuçlar çıkıyor. Bu çalışmalardan biri sahip olduğumuz ya da sahip olmak istediğimiz değerler üzerineydi. Onlardan verdiğimiz bu değerlerden bazılarını seçmelerini ve bu değerlerden ayrılmak zorunda kaldıklarında hangilerini, neden bırakacaklarını öğrenmek; bu sayede onlara kendileri hakkında bir şeyler fark ettirmek istiyorduk. Bu etkinlikte en çok özellikle erkek çocuklarının para, ün, şöhret ve kız çocuklarının ise güzellik gibi değerleri sona sakladıklarını ve onlardan vazgeçmekte zorlandıklarını gördüm. İçlerinden çok az çocuk (ki bunların da büyük bir kısmının en çok sevdikleri dersin Türkçe, Resim, Müzik gibi dersler olduğunu söyleyen, “yumuşak huylu”, arkadaşları tarafından görece dışlanan tipler olduğu gözümden kaçmadı, evet bu klişe fakat gerçek ve hala güncelliğini koruyormuş) adalet, özgürlük, kişisel gelişim, çalışkanlık… gibi değerleri seçmişti. Doğrusu bu beni gerçekten üzdü. Önemsedikleri ilk şeyin para olması onlar farkında olmasa da, dillendirmese de aslında o kadar çok şey söylüyordu kiii belli etmedim ama içimden bunu bu hale getiren “her şeye”, “herkese” binlerce küfür etmek geldi. Bazısı sevgisizlikten, bazısı ise mutsuzluktan yakınıyordu. Defalarca “ünlü olanların”, “çok parası olanların” hayatlarına özlemlerini dile getirdiler. Hayallerinden bahsettiler. Bazısı ise okumaya, okula olan nefretinden. Onlar hakkında bilmediğim birçok şeyi, “geleceğin mimarları” olan bu miniklerin (aslında olmayan) ideallerini öğrenmek bugün benim hayatımda da bazı şeyleri değiştirdi. Kısacası onlara farkındalık yaratma çabamız aslında bana yaradı diyebilirim. Bunu değiştirmek için ise neleri, nasıl yapmalı koca bir ?

Diğer dikkat çekici ve “komik” bir olay da daha 4. ve 5. sınıf öğrencisi olan bu bebelerin kendilerine olan özgüvenleri ve dolaylı da olsa internetle olan hardcore ilişkilerini fark etmeme yaramıştı. İki grupta da aynı şeyi yaşamak bir tesadüf müydü, buna sevinmem tebessümle karşılamam mı gerekiyordu yoksa üzülmem mi bilemiyorum. Bence siz karar verin. İki grupta da grubun “haşarı” çocuğu 22 yaşına basmış olan bu ablalarına, iltifatlar yağdırıyor ve dahası yanına çağırıp “çıkma teklifi” edebiliyordu. Evet evet şaka değil, yetmiyor bir de facebook hesabını istiyordu. Buna verdiğim tepki tabi ki şu şekilde oldu :) :) :) :) :) Dedim ya buna, alıcı kitlemin bugün bu çocuklar olduğunu düşünüp gelecekte de yaşlanıp kocayınca hala gençlerin ilgisini çekebilecek bir kadın olmamı düşünerekten sevinsem mi; yoksa beni ancak çocuklar seviyor, kahretsin evde kaldık diye karalar mı bağlasam bilemedim. Aslında bu durum gururumu okşamadı da değil hani. (evet biliyorum küçük çocukların ilgisini çekmek seni sevindiriyorsa durumun çok vahim dediğinizi duyar gibi oluyorum. fakat unutmayın beğenilmek her zaman insanların hoşuna gider. ben yanlızca itiraf edebilenlerdenim. :P ) Sanırım buna benim karar vermem gerekiyor… ;) Demişken ÇOCUK İSTİSMARINA HAYIR demeden de geçmeyelim. Valla billa facebook hesabımı filan vermedim. ;)

Ben sadece anılarımı paylaşmak istedim esasen fakat olur da bu okuduklarınız bir şekilde sizi biraz olsun çocuklarla faydalı etkinlikler yapmaya, onları mutlu etmeye heveslendirdiyse lütfen siz de TEGV'in internet sitesine girin ve bir başvuru formu doldurun. Her zaman gönüllülere ihtiyaç var. Ve unutmayın siz de bir gün onlardan teklifler alabilir ve kendinizi mutlu edebilirsiniz. :P:P:P

Afiyet olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder