8 Haziran 2013 Cumartesi

DİREN GEZİ PARKI

"...And these children that you spit on as they try to change their worlds are immune to your consultations. They are quite aware of what they're going through..."
David Bowie






"...Ve üzerlerine tükürdüğün bu çocuklar dünyalarını değiştirmeye çalışırken senin danışmanlığından muaftırlar. Yaşadıkları şeyin ne olduğunun oldukça farkındaydılar..."
David Bowie

30 Nisan 2013 Salı

reddedilen erkek kişinin çamurlaşması sorunsalı



giriş

öncelikle, eğer arada kayda değer bir yaş farkı mevcut ise kadının yaş -olgunluk skalasına yönelik bir saldırıyla girizgah yapıldıktan sonra "ben zaten..." ile başlayan cümleler ile sıvanma safhasına geçilebilir.

ardından kadın kişinin hayat karşısındaki toyluğuna dokundurulmak suretiyle egosuna hava basmaya devam eden erkek kişi, küçümseyici hal hareket ve söylemleri ile karşısındakine bok atmaya yeltenebilir ki bu durum sıklıkla erkek kişiler arasında yaş farkı gözetmeksizin gözlenmiştir.

bu esnada karşıdakinden beklentiler yükselmesi durumu da artan gerginlik sebebiyle normaldir.

etki-tepki meselesi beklenen tahminlerin altında kalmış ise, erkek kişinin inişe geçen götü yine tarafından son bir hamle ile kaldırılmaya çalışılabilir. bu durumun yine erkekler arasında içten içe "sen kendini ne sandın, hiç de sikimde değilsin, bana karı mı yok leeeaaaan..." benzeri yaratıcılıktan yoksun, seksist, patriarkal bir güç gösterisine dönüştüğü de tecrübeyle sabittir.

ilerleyen dakikalarda kadın kişinin sessiz kalması durumu varlığıyla erkek kişinin sınırlarını zorlayarak daha da hırslanmasına yol açmış olabilir, böylece iş küfürler sallama boyutuna kadar gelebilir ki bu iki taraf açısından da sıkıntılı bir sürece geçişin habercisidir.

bazı erkek kişilerde ise bu aşamanın kendisini dayanaksız bir "sen kaybettin??!!..." güveniyle göstermesi mümkündür. ancak diğer olasılıklardan farklı olarak belli ki makul sebeplerle kendisine yol verilmiş ama bunu kabul etmemekte ısrarcı, hala aralayacak kapı arayan söz konusu erkeğin bu tutumu, kadın kişinin "pembe pisleyen boşaltım organı" ile gülmesine pekala sebebiyet verebilir. hatta sonrasında bu durum kadın toplaşmalarında hunharca alay konusu olmaya da şahane bir adaydır, ancak erkek kişi bundan bir haber hayatını sürmektedir.

sonuç

reddedilen erkek kişinin üstüne soğuk su içmesi de fayda etmeyince, geçen sürenin ardından olanları sindiremeyişi talihsiz karşılaşma anlarında kadın kişiyi görmezlikten gelmesi hatta ortamı terk etmesiyle de sonuçlanabilir.

işte bu liste de böyle uzaaaaaar gider...

ha bir de bu süreçlerin platonik aşıklardaki boyutları vardır ki aman diyim o çok daha vahim, acilen akıl sağlığı tedavisi gerektirebilecek bir mevzu bahistir. yine de kanımca sancısı daha çabuk geçer. ne de olsa karşılıklı yaşanmışlık yoktur.

bahsi geçen anonim tüm arkadaşlara vesileyle sabır sıhhat diliyorum.

tabi "reddedilen kadın kişinin çamurlaşması sorunsalı" ise şüphesiz başka bir yazının konusu olabilir. onların yöntemleri de yer yer benzerlik göstermekle birlikte abesle iştigal etme olasılıkları zaman zaman daha yüksektir. her cinsin benzer bir örneği mevcut tabi canım, kim bilin belki de içimizde yaşıyor...

afiyet olsun.


22 Kasım 2011 Salı

Bugün bizi ağına alan kapitalist sistemi bir de Brecht'ten dinleyin...

TAHTEREVALLİ

İyice görüyorum artık düzeni.
Orada, bir avuç insan oturuyor yukarıda,
aşağıda da birçok kişi
Ve bağırıyor yukarıdakiler aşağıya:
"Çıkın buraya gelin ki,
hepimiz olalım yukarıda."
Ama iyice gözlediğinde görüyorsun,
neyin saklı olduğunu
yukarıdakiler ile aşağıdakiler arasında.
Bir yol gibi gözüküyor ilk bakışta.
Yol değil ama,
Bir tahta bu.
Ve şimdi görüyorsun açıkça:
Bu bir tahterevalli tahtası,
Bütün düzen bir tahterevalli aslında.
İki ucu birbirine bağımlı.
Yukarıdakiler durabiliyor orada,
sırf ötekiler durduğundan aşağıda.

Ve ancak;
aşağıdakiler, aşağıda oturduğu sürece
kalabilirler orada.
Yukarıdakiler olamazlar çünkü,
ötekiler yerlerini bırakıp çıksalar yukarı.
Bu yüzden isterler ki;
aşağıdakiler sonsuza dek
hep orada kalsınlar.
Çıkmasınlar yukarı.
Bir de aşağıda daha çok insan olmalı yukarıdakilerden.
Yoksa durmaz tahterevalli.
Tahterevalli.
Evet, bütün düzen bir tahterevalli.

                                                       Bertolt Brecht



12 Ekim 2011 Çarşamba

CONFESSIONS

Instructions: önce biraz aşağıdaki videoyu açmanızı istiyorum. (Blonde Redhead -Tons Confessions)

oops! bugün edebiyat yapmıyorum. yalnızca bişi dicem. çok da samimiyim bugün. (bunu söylemeden de geçebilirdim.)
bu blogu açarken aklımda onu günceye çevirmek fikri hiç mi hiç yoktu. okumalar, müzik, sinema, festivaller, konserler vs yani ne yaşıyorsam, hayatımda en büyük yeri ne tutuyorsa o dönemde o olacaktı. sonra itiraf etmek istediğim şeyler olduğunu fark ettim. confession sitelerindeki entryleri okurken .ıçımızla güldük de demek insanın (belki de fazla antisosyalleşince) karşısında duygudan yoksun bir cyborg ya da dilini hiç bilmeyen uzaylı gibi bişi aradığı zamanları oluyormuş. konuşmayacak, sana ve söylediklerine tamamen nötr kalacak bişi. bilgisayar da o "şey" gibi biraz biraz benim için. itiraflarımı yazmak için daha iyi bir yer de olamaz kendi blogundan başka dedim ve bu bölümü itiraflarıma ayırdım. :p işte derken derken kendimi onun karşısında buldum, baktım parmaklarım tuşluyor harfleri bir bir.
neyse traşı kesmek gerekirse, uzun süredir söylemek istediğim şeyler vardı sana. uyku tutmayınca bunları itiraf edersem belki de koyun saymaktan daha makbule geçer dedim. sanıyorum ki, sevgilim olduktan sonra çevremdeki diğer uzak-yakın tüm insanlara karşı tahammülsüzlüğüm x 7,2 şeklinde katlandı. önceleri (çetin bir ayrılık darbesi almış, kaderin hain sillesini yemiş ve ucundan hurdaya çıkmış biri olarak :p) duygusal açıdan boşluktayken (ne menem iç güdümsü şeyse şu) sevilme - ilgi görme ihtiyacından mıdır nedir milleti daha kolay alttan alır, kolayca çeşitli tavizlerde bulunurdum. bu dostluğun altın kurallarından biri-leri midir, hı hı belki de. ama buna da bir limit koymak gerekli dimi evladım. Cicero'nun dediği gibi "yaptıkları iyilikten bile pişman olan iğrenç insanlar"dan biri miyim bilmiyorum ama karşılık göremediğimde yaptıklarım için lanet ettiğim çok oldu. bugün istemiyorsam insanlara katlanmıyorum bile. -mış gibi yapıyorum bazı bazı. en yakınımdakiler bile bazen bana çok uzak (olsun istiyorum). antisosyal olmak hiç de fena değilmiş. tek bir insan bile bazen yetebiliyormuş. o insan tüm ihtiyaçlarımı giderdiği için mi, hmm sanmıyorum. ama ben bugün kolayı seçmek istiyorum. artık daha az kafa patlatıyorum o ne ister, şimdi buna ne demeli vs diye… artık tüm enerjimi, fedakarlık limitlerimi ve zamanımı “o”nun için kullanıyorum. ben yaptım oldu. ha ileride pişman olur muyum, yalnız kalır mıyım... "insan istedi mi, daima pişman olmaya zaman bulur"* hey bu kadar özele inmişken o zaman bişi daha dicem. uuuuu benim ayaklarım dondu ve de çişim var çok. ben kaçıyorum.

biz bunu çok sevdik bak!! sen de sev! :



Machiavelli


Afiyet olsuuun ;)

5 Haziran 2011 Pazar

Men Should Be Brave? -ha efendim?!?



Dün akşam reklamcılık ve pazarlama dersimin final projesini hazırlamaktaydım. Fakat bu görev reklam sloganlarının alt metinlerinin ciddi bir biçimde sorgulanması gerektiği gerçeğini bir kez daha yüzüme vurdu. Temelde French Connection giyim markasının Spring Summer '10 koleksiyonu için kullandığı reklam kampanyasını inceleyecektik. (https://www.frenchconnection.com/content/marketing/ss2010.htm) Elimize bir afiş tutuşturdular (yanda görülen afiştir kendileri). Alın buna reklam stratejisi yazın dediler. FCUK markasının bu koleksiyon için hazırladığı kampanya "You are man?" "You are woman?" diye bas bas bağırarak güya ironi yapayım filan derken eline yüzüne bulaştırdığı işle, cinsiyetçi bir tavır içerisinde sessiz sessiz yoluna devam ediyor. Kimse de bunun farkında değil mi anlamıyorum?! ^o^ Yurtdışında çeşitli kaynaklar üzerinden takip ettiğim kadarıyla, bir dolu bloglarda filan öve öve bitiremiyorlar bu kampanyayı. Esasen marka "Size biçilmiş kadın-erkek kalıplarının dışına çıkabilirsiniz. 'Aptalca', sıradışı giyinmek, eğlenceli olmak, erkek egosunu yenmek, kadını sıkıcı algısından kurtarmak sizin elinizde. Kendinizi özgür hissedin, sınırları aşın. Kişiliğinizi, hayat tarzınızı aldığınız yaratıcı kararlarla ortaya koyun. Herkese ne kadar cesur olduğunuzu gösterin. Bunu ancak FCUK ürünleri giyerek başarabileceğinizi de unutmayın tabi. bıdı bıdısını..." yapıyor. Fakat farkında değiller mi ki tüm bu sözüm ona cinsiyetçi ol-ma-yan söylemleriyle yeni bir kadın-erkek algısı çizmeye çalışan tutumları zaten, tü-kaka dedikleri şu geleneksel tutumdan çok da farklı işlemiyor. Güya seni sıradanlıktan kurtarmak isterken, yine yeniden başka bir sıradanlığın içine çekiyorlar. Daha da kötüsü bunu sana fark ettirmeden yapıyorlar. "Onlar" gibi giyinmeyip "onlar" gibi yaşamadığında kendini yalnız hissedip, "öteki" olarak göreceğini, bu akımlara kapılmaktan başka çarenin olmadığını bilerekten de son derece dertsiz tasasız bir biçimde, hatta sırıta sırıta, kapitalist düzene hizmet etmekten de geri durmuyorlar. Biz de saf gibi bu oyunları yiyor, "son trendlere göre yaşam" rehberlerinin içine gömülüyoruz. Bu türden her türlü sermaye de bizim üzerimizden bir eli yağda bir eli balda ceplerine yatırım yapıyor. Şimdi barı biraz daha yukarı çekin ve tekrar şu iki resme bakın, sorarım size Afghanistan'da, Filistin'de elinde silahı anasını, bacısını, çocuğunu korumaya savaşa giden adam mı, yoksa kafasına tavşan kulağı tak-abilen adam mı daha cesur görünüyor???